Cuma, Temmuz 15, 2011

Bir Potansiyel Yağmuru : 2012



Geçen sene 2011'in Özel Adamları yazımı yazdığımda, bunu seneye de yapmalıyım diye düşünmüştüm. Bu kez elimde yazmak için çok daha fazla materyal var, keza NBA tarihinin en potansiyelli draft sınıflarından birisi geliyor. Bu genç ve yetenekli adamları tanımayanlar için, ufak bir tanıtım yapmak güzel olacaktır.


2012'de felaketler ortaya çıkıp, asit yağmurları yağacak mı bilinmez ancak NBA'e bir potansiyel yağmuru yağacağı kesin. Süperstar adayı olmadan geçilen bir 2011 draftının ardından, 8-9 tane süperstar adayı olan bir 2012 draftı. İlgi çekici değil mi ?

Bu draftta herkesi heyecanlandıran bir sürü oyuncu var. Ama kuşkusuz bunların içinde en önemlisi New York'tan çıkma Andre Drummond. Andre Drummond'ın hangi sene drafta gireceği hakkında pek bir görüş yok ama 2012'ye girme ihtimalinin son dönemde arttığını söyleyebilirim. Drummond 1993'ün Ekim ayında doğmuş bir basketbolcu ve henüz gideceği koleji dahi seçmiş değil. Ancak şimdiden kendisini izleyenleri o kadar etkilemiş durumda ki, hangi draftta olursa olsun 1 numara gidebileceğini söyleyebilirim. Kaliteli uzun potansiyeli arayışında olan NBA'in bu ihtiyacını girebilecek bir oyuncu Drummond. Henüz 17 yaşında Dwight Howard'ın boyuna, fiziksel gücüne ve atletizmine sahip. Müthiş bir ribauntçu, boxout yeteneği de muazzam. Howard'dan farkı, ana silahı savunması değil, hücumu. Howard'ın ortalama savunmacı ama Amar'e kadar iyi hücumcu halini düşünün. Howard fiziğinde bir Amare demek yanlış olmayacaktır. Akıl almaz kulaç genişliği de cabası. Pota altını terörize etmesinin yanında orta mesafe şutu, top kontrol yetenekleri ve pasörlüğü de var. Zaten yeni dönem uzun potansiyellerinde artık sadece pota altında oynayan bir güç özelliğinin olmadığını görüyoruz, her şeyde bir parça kuvvetleri oluyor. Büyük üniversiteler Drummond için sıraya girmiş durumda, 2012 draftına girmesi durumunda NCAA'de ne yapacağına da bağlı olarak 1 numaradan gitmesi çok muhtemel. Bu adam süperstar olmazsa çok şaşırırım. Çünkü aslına bakarsanız onu durdurabilecek tek şey, kendisi. Eğer kendisine olan beklentileri tembelliğe çevirirse çok büyük bir hayal kırıklığı olur. Kendisinden 3 yaş büyüklerle oynadığı bir şampiyonada 12 dakikada 13 sayı 12 ribaund 7 blok ortalaması tutturmuş bir oyuncudan bahsediyoruz.

Yıldız basketbolcu cenneti Chicago'nun bir başka süperstar adayı olan Anthony Davis, son yıllarda draftların üst sıralarında görülmemiş niteliklere sahip. Geride bıraktığımız yıllarda draftlara katılan en büyük potansiyeller, savunma yetenekleriyle öne çıkmamışlardı. Anthony Davis, muhteşem savunma yetenekleri, oyunda önemsediği bir numaralı şeyin rakibine sayı attırmamak olmaması ve ribauntlara saldırganlığını bu kadar büyük bir potansiyelle birleştirerek bir istisna oluyor. İkinci bir Kevin Garnett geliyor olabilir. Keza oyun şekilleri neredeyse aynı. Davis de aynı Garnett gibi çok iyi savunmacı, çok yönlü, atlet ve zayıf. Şunu belirtmek gerek ki Anthony Davis yalnızca iki sene önce bir guarddı. Ancak bir anda boy atarak PF oynayan bir oyuncu haline geldi. Guard oynadığı dönemden kalma pasörlük ve oyun kuruculuk yetenekleri kendisinde halen duruyor ve oyundaki silahlarını arttırıyor. Yumuşak elleri ve çok uzun kollarının avantajını pota altında hücumda çok başarılı şekilde kullanıyor ve pota altından uzaklaştırılması zor bir hal alıyor. Orta mesafe şutu kuvvetli ve boş kaldığında sürekli olarak ceza kesmesini biliyor. Eski bir guard olduğu için top kontrolü kuvvetli ancak eski guard olup bir anda boy atmış olmasının kilosuna yansımamış olması oyunundaki en büyük eksiyi oluşturuyor. Davis, değil NBA, NCAA'de bile zorlanacak kadar zayıftı birkaç ay öncesine kadar. Artık lisede olmadığı için işinin zor olacağını biliyor ve hemen kilo almaya ve güçlenmeye başladı. Mart ayında kilosu 180 lbs idi, bu bir PG için bile gayet düşük bir kilo. Şimdilerde ise 214 lbs'ye kadar çıkmış durumda, ancak hala yeterli olduğunu söylemek zor. En önemli şey güçlenmesi keza büyük bir güç elde ederse, ligin en iyi 3-4 oyuncusu arasına girebilecek kadar büyük bir potansiyele sahip. Ne olacağı belli olmaz, henüz Kentucky'de oynamaya başlamadı. Kentucky'de çok iyi bir oyuncu kadrosuyla oynayacağından freshman yılında şampiyonluk yarışında olacak ve winner olup olmama özelliğini de sergileme şansı bulacak. Çok fazla süperstar potansiyelli oyuncu olduğu için, şu anda kesin 1. sıradan seçilir diyemeyeceğim ama en büyük şans onda şu an için.

Harrison Barnes'ı geçen sezondan tanıyoruz. NCAA'de North Carolina formasıyla bir sezon geçirdi ve 2011 NBA Draftı'na girmeme kararı alarak takımında kaldı. Bunda temel sebep, başarı istemesi. North Carolina'yla bir şampiyonluk kazanmak istiyor Barnes, çünkü takıma borçlu olduğunu düşünüyor. Geçen sezona başlangıcı çok büyük bir hayal kırıklığıydı Barnes'ın. Berbat yüzdeler, oyuna alışamamış gibi bir görüntü derken takım arkadaşları John Henson ve Tyler Zeller'ın çok arkasında kalmıştı verim olarak. Ancak sezon sonunda öyle bir patlama yaptı ki, kim olduğunu, potansiyelini tekrar herkesin gözüne soktu. Çok kuvvetli orta mesafe şutunu doğru kullanmaya başladı, atletizmini içeriye drive ederek silaha çevirmeyi başardı ve ribauntlara büyük katkı yapmaya başladı. Sezonun sonundaki performansı ona ACC Konferansı'nda yılın oyuncusu seçilme onurunu kazandırdı. NCAA Tournament'ta da çok etkili performanslar sergiledi, elendikleri maç dahil. İstatistikleri Kevin Durant tarzında (24 sayı 8 ribaund 2 asist gibi düşünün) ancak oyun tarzı Luol Deng ile pas yetenekleri zayıf bir Grant Hill'i andırıyor. Oyundaki en büyük eksisi top kontrol ve pasörlük yeteneklerinin düşüklüğü, ancak çok çalışmayı seven bir genç olarak biliniyor ve bu konuda çalışacağı kesin gibi. Ki, Chris Paul'ün kampına North Carolina'nın asist ustası oyun kurucusu Kendall Marshall ile birlikte katılarak çalışma ahlakını da gösterdi. Bu kampın da en fazla çalışan ismi oldu. Harrison Barnes sadece yetenekleri ve süperstar potansiyeliyle değil, çalışma ahlakı yüksek ve iyi karakterli bir genç olarak da kendisine olan güveni boşa çıkarmayacak gibi görünüyor. North Carolina Tar Heels'taki ikinci sezonu gerçekten ilginç olacak.

North Carolina'nın zaten güçlü olan kadrosuna, bir başka süperstar potansiyelli oyuncu katılıyor önümüzdeki sezon için. James McAdoo. Efsane Bob McAdoo'nun yeğeni olan James, her takımın kadrosunda görmek isteyeceği bir isim. Lakers efsanesi ve adaşı James Worthy'i oyun olarak çok andırıyor. Önemli bir atletizmi var, ribauntlara saldırıyor, pasörlüğü başarılı ve şutu sağlam. Oyunun her bölümüne üst seviyede katkı sağlayabiliyor, kritik anlarda sorumluluk almaktan kaçmıyor ve çalışmayı da seviyor. Takımını sırtlamayı seven bir oyuncu ancak eğer takımında rol oyuncusu olmasının gerektiği anlar varsa, anlayış gösterip verebileceği en yüksek katkıyı vermeye çalışıyor. Pozisyonu SF-PF olarak geçse de, hangi pozisyonda oynayacağı belli olmayan tweener tarzı oyunculardan değil McAdoo. İki pozisyonu da oynayabilen isimlerden. Aynı anda hem PF'nin gücüne sahipken, SF'nin de çabukluk ve atletizmine sahip. İstediği pozisyonu oynayabilecek durumda. Aslında oyununda eleştirilebilecek hiçbir nokta yok henüz 18 yaşında olmasına karşın. North Carolina'nın forvet pozisyonunda zenginliği var (Harrison Barnes, John Henson) ancak McAdoo da çok aktif rol alacaktır. İlk beş çıkacağını zannetmiyorum, tecrübeli Henson'ı daha fazla kullanmak isteyeceklerdir ama yıldız bir sixth man olarak North Carolina'nın başarı yolculuğunda önemli pay sahibi olur. Az önce belirttiğim gibi, bu rolü kişiliğinden dolayı yadırgamayacaktır.

Baylor'da bir sezon geçiren Perry Jones, bu sezonunda kendisine güvenenleri haklı çıkartmayı başaramadı. Ancak bunda kendisinden çok takımının etkisi var. Keza onu kullanmayı zerre beceremeyen bir koç ve topu sürekli elinde tutup sürekli şut sallayan bir LaceDarius Dunn varken çok da bir şey üretmesi mümkün değildi. Oyunu çabukluk ve atletizme dayalı ve Josh Smith'i andırıyor. Bir SF'ye göre çok uzun (6-11) ama bu boy onun çabukluğunu kaybetmesini sağlamıyor, tam aksine inanılmaz çabuk bir oyuncu. Hızlı basketbol oynayan bir takımda inanılmaz işler yapabilir. Baylor hızlı basketbol oynamayı hiç düşünmedi ve çok temposuz bir oyun oynadı bu da Jones'u kullanamamalarına ve başarısız olmalarına sebep oldu. Şutunu ve pas yeteneklerini geliştirmek için çalışıyor, keza içinde bulunduğu süperstar potansiyelini, gerçekten süperstar olmaya çevirmek için buna ihtiyacı var. İsterse müthiş bir savunmacı olabilir, boyu çok uzun, kolları çok uzun, kuvvetli, çabuk. Tam bir savunmacıyı tarif ediyor bunlar. Josh Smith'e benzettim onu, J-Smoove da lisede, üniversitede çok savunmayı umursayan birisi değildi. Ancak NBA'de bir süre sonra en iyi savunmacılardan birisi haline geldi, çünkü fiziği ve yetenekleri buna uygundu. Perry Jones da aynı yoldan gidebilir.

Perry Jones'a sahip olan Baylor, bir başka süperstar adayı SF, Quincy Miller'ı da kadrosuna kattı. Quincy Miller 2012 Draftı'na girmesi muhtemel oyuncular arasında süperstar olmama riski en düşük oyuncu olarak kabul ediliyor. Çünkü hem oyun stili, hem kişiliği ile süperstar olmaya çok yatkın bir isim. Oyunu Kevin Durant'i andırıyor diyebilirim. Hem orta mesafe hem üç sayıdan mükemmel şut yetenekleri var, oyunu domine edebiliyor, içeri girip pozisyonları bitirebiliyor ve takımına liderlik ediyor. Bunların yanında kendine inanılmaz bir güveni var. Biraz fazla kendine güveniyor gibi hatta. Ancak süperstar olmak için her şeyi yapacağına yorabiliriz bu özelliğini. Çalışkan bir oyuncu olması kendine güven özelliğini olumlu kılabilir. Hakkındaki en büyük soru işareti geçirmiş olduğu ağır sakatlık. Henüz NCAA kariyerine başlamadı ancak lisedeki son senesini sakat geçirdi. Sakatlığı onu NCAA'de ve daha sonra profesyonel kariyerinde etkileyecek mi ? Bir oyuncu olarak süperstar olmaya çok yakın ve komple bir oyuncu ama umuyorum sakatlık onun da başını birçok genç yıldız adayı gibi yakmaz. Ama sakatlığının oyunu ciddiye alma ve büyük bir isim olmak için çok çalışması gerektiği konularında bilinçlenmesi için kendisine yardımcı olduğunu okudum birçok yerde. Umarım durum gerçekten de böyledir. Keza draft sınıfının en iyi oyuncusu benim, herkes benden nefret etsin istiyorum gibi açıklamaları bu yaşında büyük bir egosunun olduğuna dair hoş olmayan işaretlerdi.

Boston Celtics koçu Doc Rivers'ın oğlu Austin Rivers, draftın en ünlü oyuncusu desem sanırım yanılmış olmam. Keza Doc Rivers'ın oğlu olduğu için zaten baştan bir reklam yapmış durumda ve tüm ülkede tanınan bir oyuncu haline geldi. Yeteneklerinin herkes kadar kendisi de farkında ve maalesef bunun onu biraz kötü etkilediğini söylemeliyim. Keza Rivers tanınırlığın getirdiği bir etkiyle tüm oynadığı maçları domine edip, çok fazla sayı atmaya çalışıyor. Bir PG olmasına ve yeterli yetenekleri de olmasına rağmen oyun kurmayı sık sık unutuyor ve bencilleşiyor. Yine de söylediğim gibi Austin Rivers gerçekten çok yetenekli bir oyuncu. Müthiş bir skorerlik sezisi var ve her şekilde sayıya gitmeyi başarabiliyor. Çok sağlam bir şutu var, tekniği biraz değişik olsa da. Onu son yılların şutör skorerlerinden farklı kılan şey, atletizmi. İçeriye drive etme konusunda çok başarılı, ellerine çok hakim ve vücut dengesi müthiş. Atletizmi ve vücut dengesi onun ribauntlarda da aktif olmasını sağlıyor. Negatif yönlere geri döndüğümüzde, savunmayı pek de umursayan bir isim olduğunu söyleyemeyeceğim. Lisede oynadığı maçları izlediğinizde, tuttuğu oyuncuyu bomboş bıraktığını, içeriye girmesini çok kolaylaştırdığını görürsünüz. 2012'nin bir başka büyük potansiyeli Brad Beal ile karşılaştığı maçta bu oyuncuyu tuttu, 46 sayı üretmesine rağmen Beal'ın da 48 sayı üretmesine engel olamadı. Yine de babası Doc Rivers'ın savunma bilgisi ve gidecek olduğu üniversite Duke ve çalışacağı koç Mike Krzyzewksi'nin öğreticiliğiyle öğrenme bakımından yolu açık görünüyor bu süperstar adayı gencin.

Yetenek avcısı John Calipari, son yıllarda şu guardlarla çalıştı : Derrick Rose, Tyreke Evans, John Wall, Brandon Knight. Bu sene de çalıştıracağı PG yine büyük bir potansiyel. Marquis Teague, bahsini geçirdiğim dört isimden epey farklı bir oyuncu. Neden diyecek olursanız, Rose, Evans, Wall ve Knight skorer guardlardı. Evans'ı yine çok yönlü olarak bir kenara koyabiliriz ancak Teague tüm bu isimlerden farklı. Keza Teague Chris Paul ekolünden bir oyun kurucu. Sahada bir numaralı önceliği takım arkadaşlarına pozisyonlar hazırlamak ve çevresindekileri daha iyi hale getirmek. Müthiş saha görüşü, pas yetenekleri ve oyun zekasıyla oyun kurucu anlamında tarihinin en parlak dönemini yaşayan NBA'e bir başka potansiyel katmış olacak. Oyun kurma özelliğinin yanında tıpkı Paul gibi gerektiğinde ortaya çıkarttığı önemli bir skor gücü de var. Şutu kuvvetli (aynı Paul gibi o da üçlükte zorlanıyor, ancak orta mesafesi iyi), atlet, hızlı. Ribauntlara da gerekli katkıyı verebiliyor. Savunmada elinden geleni yapıyor ancak Chris Paul'ün savunmacılığının yakınından bile geçemez şu anki savunması. Tek ayrıldıkları nokta bu diyebilirim. Marquis Teague, John Calipari'yle çalışacağı için şanssız aslında. Calipari malumunuz koç rolüne soyunmuş bir menajerdir aslında. Kentucky'e önemli potansiyelleri toplar, hiçbir şey öğretmez, aldığı gibi takımda oynatır ve NCAA turnuvasında reklam yapmasını sağlar, hiçbir şey öğretmeden de draftlarda üst sıralarda seçilmiş yeteneklerinin keyfini sürer. Teague gibi temel basketbol bilgisi üzerine oyununu kuran bir oyuncunun Kentucky'de oynayacak olması üzücü. Negatif yön olarak söyleyebileceğim şey, çok fazla zayıf olması. Kesinlikle kilo alıp güçlenmeli, NCAA'de belki sorun olmaz ama NBA'de bu hafiflikle barınması mümkün değil. NBA'de tüy siklet olup iyi iş yapan oyuncular gördük, ama 6-3 boyla 178 lbs kilo hiç hoş bir durum değil.

Ohio State'in yıldızı Jared Sullinger, mükemmel geçirdiği freshman sezonunun ardından NCAA Tournament'ta da iyi işler yapmasına karşın ülkenin en güçlü takımı ve en büyük şampiyonluk adayı olarak görülen takımıyla büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Sullinger kazanma hırsı bu drafttaki yüksek potansiyeller arasında en yüksek olan oyuncu ve takımıyla bir şampiyonluk yaşamadan ayrılmak istemiyor. Ancak bu hedefini başarması gerçekten çok zor. İlk senesinde hakikaten ülkenin en iyi takımıydılar, normal sezonda da terör estirdiler. Ama bu sadece kendisinden değil, çevresindeki kaliteli oyunculardan da kaynaklanıyordu. Bu oyuncuların birçoğu mezun oldular ve üniversiteyi terkettiler. 2011-2012 sezonunda Kentucky ve North Carolina gibi iki dev karşısında olacak, şansı azalacak. Yine de NCAA'de en iyi kadroların her zaman şampiyon olmadığını biliyoruz. 2010 Draftı'nda ilk turda 5 oyuncu seçtiren Kentucky takımı, müthiş bir normal sezona rağmen Final Four bile yapamamıştı. Sullinger'ın oyunundan biraz bahsetmek gerekebilir, sonuçta herkes NCAA'yi geçen sezon izlememiş olabilir. Sullinger, Al Jefferson'ın şut tercihi yapmayı bilen hali diyebilirim. Müthiş bir pota altı bitiricisi, harika bir ribauntçu. Atletizmi pek kuvvetli değil ve savunmada pek isteneni vermiyor. Ama elit bir NBA skoreri olması muhtemel, iyi dönemindeki Ed Curry, Wolves dönemindeki Al Jefferson gibi. Süperstar bile olabilir, potansiyeli var.

Şu son yıllarda müthiş potansiyelli gençler yetiştirmeye başlayan Kanada'nın bir başka ürünü olan Myck Kabongo, Rajon Rondo ekolünden bir oyun kurucu. Texas'ta oynayacak olması kendisi açısından kesinlikle bir avantaj. Çok hızlı, dribblingleri kuvvetli, ellerine hakim, saha görüşü kuvvetli ve harika pasör bir oyuncu Myck Kabongo. Çok güzel crossoverlarıyla seyircileri de coşturmayı bilen bir isim. Takımını sırtına alıp taşımayı seviyor, tıpkı Rajon Rondo gibi en doğru kararı vermeyi başarabiliyor. Rondo'ya benzediği bir başka nokta, çok zayıf olması. 160 lbs gibi tüy siklet kabul edilebilecek bir kilosu var, kesinlikle biraz olsun güçlenmeli. Bir süperstar potansiyeli olduğu aşikar ama Rondo tarzında bir oyuncunun süperstar olması, gerçekten zor bir iştir. Çok çalışmalı.

Florida'yla anlaşan SG Brad Beal, Gatorade Player of the Year ödülünü alarak henüz üniversiteye başlamadan lottery oyuncusu olma şansını çok arttırdı. Brad Beal çok yüksek oyun zekası, şut yaratabiliyor ve iyi şut sokabiliyor olması ve aynı anda şut tercihlerini de doğru yapıyor olmasıyla dikkat çeken bir oyuncu. Fiziği bir skorer olmaya çok uygun, NBA'de zorlanmayacaktır. Oyun zekasının yüksekliği oyun da kurabilmesini sağlıyor ki bu birçok NBA takımının ona sıcak bakmasını sağlayabilecek bir etken. Süperstar potansiyeli var, biraz zor işi ama kesinlikle şansı var. All-Star olması ise kuvvetle muhtemel. Çünkü oyun stili NBA'e uyuyor.

Kentucky'nin kurduğu rüya 2011-2012 kadrosundaki bir başka eleman olan Michael Gilchrist, Andre Iguodala'yı andırıyor oyunuyla. Çok müthiş şut yetenekleri olduğu söylenemez, ancak müthiş bir atletizmi ve savunma isteği var. Bu kadar büyük hücum potansiyeli olup savunmayı önemseyen SF bulmak gerçekten çok zor. Hem tuttuğu oyuncuya sayı attırmamak için elinden geleni yapıyor hem de şutu bozduktan sonra seken topu da almak için büyük çabalar sarfediyor. Oyunu bir SF'yi değil PF'yi andırıyor keza sayılarını içeriden bulmayı tercih ediyor, post oynamayı seviyor ve orta mesafe ile dış şutları şu an için vasat. Ancak 6'6 boyunda ve bir SF olmak zorunda bu boyla. Süperstar olması onun da zor ama potansiyeli var. All-Star potansiyelli dersek daha iyi bir tahmin olur sanıyorum. Gerçi genç oyuncular için bir şeyler tahmin etmek hiçbir zaman kolay olmuyor.

Geçen sezon Kemba Walker'ın liderliğindeki takımıyla NCAA şampiyonluğuna ulaşan şutör Jeremy Lamb, bu sezon takımının lideri olacak. Pozisyonuna göre biraz fazla hafif olmasına rağmen çok kuvvetli şut yetenekleri, kendi şutunu yaratabiliyor olması ve yeterli atletizmiyle All-Star potansiyeli olan bir isim. Connecticut'ta liderlik bazında neler göstereceği, drafttaki yerini etkileyecek bir numaralı mevzu olacak. Savunmasını geliştirmesi ve güçlenmesi de ayrıca önemli.

En önde gelen oyunculardan bahsetmeye çalıştım, kuşkusuz NCAA çok önemli, unutmayın 2011 draftında 2 numaradan seçilen Derrick Williams, 2010'da yapılan mocklarda 25. sıralarda görünüyordu. Zaman bize bol bol ipucu verecektir, bu oyuncuların tamamının da 2012 draftına girmeyeceğini tahmin edebiliriz. (büyük çoğunluğunun gireceği öngörülse de) Umuyorum oyuncuları biraz olsun tanımanızı sağlamıştır, bu sene bu draft sınıfını takip etmek yararınıza olur, çünkü 2003'ten sonra gelen en iyi draft olması kuvvetle muhtemel, belki 2003'ü geride bırakır kalite olarak, belli mi olur ?

D-WADE/FLASH

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder